Senin hakkında tek bildiğim şey onun aşkıyla hayatı kendine
zindan ediyor olman. Seni tanımıyorum, onu tanımıyorum, ilişkinizin süresini
bilmiyorum, kim ayrıldı, neden ayrıldınız hiçbir şey bilmiyorum. Ama sen hala
onu seviyorsun bunu biliyorum, onunda seninle barışmak istemediğini…
Şimdi bir düşün, ayrıldığınızdan beridir sen depresyondasın.
Onun ne halde olduğuyla ilgili bir fikrim yok ama dışarıdan gayet mutlu
duruyor. Kendini komaya sokacak kadar içtiğin günler oldu sırf onu biraz olsun
unutabilmek için, oysa sen hastanelere bile düşsen umurunda olmazdı. Onu düşünmekten
gözüne uykular girmedi, bazen günlerce uyuyamadın. Onun kafası o kadar rahattı
ki seni dert bile edinmeden 12den önce uyuyakaldı. Sen ağlamaktan nefes
alamadın, belki o başkalarının dudaklarında nefes buldu. Sen günlerce evden
çıkmadan yalnızca onu düşündün, o mekan üstüne mekan gezdi. Sen aylardır her
gün manyak gibi onu araştırıyorsun, o tek tıkla girebileceği profiline bakmaya
üşeniyor. Sana gelen tüm teklifleri reddettin, o ne yaptı? Bu sorunun cevabını
düşünme, boşver.
Şimdi bir düşün değdi mi? Aradan kaç ay veya yıl geçti
bilmiyorum. Diyorum ya seni tanımıyorum sadece söyle bana değdi mi? Bu kadar
üzülüp kendi kendini hırpaladın, onunla tekrar olabilmek için belki defalarca
tüm ilişkinizi düşünüp hatalarını aradın, aylarca düşündün, her gün, durmadan! Değdi
mi? O şimdi yanında mı? Hayır.
Bir şey söyleyeyim mi sana? O asla sana dönmeyecek. O senin
onu sevdiğin kadar hiç sevmedi. Neden sevsin ki? Hazır lokmasın sen! İnsanın
atalarından getirdiği avcı içgüdüleriyle kovalamak ister. Sen nesin biliyor
musun? Önüne servis edilmiş lezzetsiz bir brokolisin. Çok sıkıcısın anlayacağın.
Şimdi yanlış anlama beni çirkinsin demiyorum. Belki dünyanın
en güzel kızısın, belki derece almış sporcu bir adamsın. Ben seni tanımıyorum. Şunu
bil ama güzellik veya çirkinlik hiçbir şey fark ettirmiyor bu durumda.
Ona attığın yüzlerce mesaj var ya hani? Defalarca telesekretere
düşen arama? Bak sen bana iyisi mi numaranı ver ben sana aynısını bir kez
yapayım. Ne oluyor sonucunda biliyor musun? Bunalıyorsun! Telefonu kırıp atmak
istiyorsun, karşındakini sevsen bile ne biliyim annen bile olsa boğuyor insanı.
Ah bak mesela çocukken gittiğin bir mekanda annenin yüz kez aramasını düşün. Al
sana aynı his! Bıktırdın onu, tiksindirdin kendinden!
Sen onu kendi ellerinle kaybettin. Gurur duy diye demiyorum,
bil diye diyorum. Bir şeyi zorlarsan daha çok elinden kaçar. Net. “Akışına
bırak” diye dememişler boşuna. Şimdi diyeceksin ki bundan sonra akışına
bırakayım. Yok canım öyle yürümüyor o işler, keşke…
Şunu kabullen önce bir. HAYIRLISI DEĞİLMİŞ. Oh, derin bir
nefes ver. Bak ne kadar rahatlatıyor bu cümle insanı… Allah istemiyorsa sen
burada kıçını yırt sonucu değiştiremezsin. Denemedim mi sanıyorsun? Secde
etmekten bel fıtığı oluyordum ben be! Yalan o “evrenden bir şeyi çok istersen
olur bik bik bik” palavraları. Olmuyormuş maalesef.
Peki ne yapacağım onun cevabını ver diyeceksin bana. Önümüzdeki
maçlara bakacağız koçum! Tamam çok kıroca oldu. Bundan sonra yapman gereken ne
biliyor musun? Öncelikle onu aramayı bırakıyorsun. Bir yemin et mesela sevdiğin
birinin üstüne, o aramadan onunla konuşmak yok. Şarkılar, biliyorum onla olan
şarkınızı ölsen bile unutamayacak kadar dinledin. Onu hatırlatan tüm
şarkılardan uzak duruyorsun, özellikle slow olanlardan bahsediyorum. “Telefonun
başında çaresiz bekliyoruum..” Evet zamanında Hakan Altun’da bile kendimi
bulacak kadar düşmüştüm. Eşyaları kaldır, at demiyorum atamazsın biliyorum. Görmeyeceğin
bir yerde dursunlar yeter. Aylardır kendi derdine düştüğünden beri arayıp
sormadığın arkadaşlarını arıyorsun, çık bir gez ya yeter! Yeni insanlarla
tanış, hemen samimi olma tabii (Bu da ayrı bir başlık konusu olabilirmiş). Onun
uğruna beklerken reddettiğin onca teklif var ya, şimdi bir düşün onları tanımak
için izin verdin mi kendine? Ama ilişki istemiyorum bik bik bik, konuşmalarına
girme bana. İlişkin olmak zorunda değil sadece tanımak, flörtleşmek, hah
bunları yapacaksın bundan sonra. İş ciddiye biner de ilişki kısmına gelirse u
dönüşü yapıverirsin zor değil.
Depresyona tutunmak çok daha tatlı geliyor insana biliyorum.
Bir sürü hayaller kuruyorsun, şizofren gibi bütün gün hiçbir şey yapmadan o
senle barışmak istese söyleyeceğin cümleleri tasarlıyorsun falan baya işsizlik
ötesi bir şey malum. Sezen açıp ağlıyorsun, tüm Özcan Deniz filmlerini
izliyorsun… Yürüyen bir sümüklü peçetesin adeta. Ne gerek var? İnsanların gözünde
sadece aciz bir durumda olmana ne gerek var? Onun insanlara yaptığın tüm o
mallıkları anlatıp gülmelerine ne gerek var?
Şunu bil ki ayaklarının üstünde gayet güçlüsün sen ve eğer
ona verdiğin değeri biraz olsun hak etseydi şu an yanında olurdu. (Oldu mu?
Tabii ki hayır)
25 Ocak 2017
Jülide Özdemir